İşitme
kaybımı öğrendiğimde endişelendiğim konulardan biri de beni olduğum gibi kabul
edebilecek biriyle yuva kuramamaktı. O zamanlar işitme kaybını bir “defo”,
değerimi azaltan bir eksiklik olarak görüyordum. Bir dezavantajdı benim için.
Konuyu
kafamda o kadar büyütüyordum ki. Henüz ortada eş namzeti kimse olmadan, kendi
kendime ona karşı utanç hissediyordum. Kim eşinin işitme kaybı olmasını isterdi
ki? Dediklerini sürekli tekrar ettiren biriyle kim evlenirdi? Ya toplum içinde
kelimeleri doğru anlamadığım için komik duruma düşersem? O zaman eşim benim
yanımda olmaktan utanır mıydı?
Peki ya
eşimin akrabaları ne düşünürdü? Kayın validem, kayın pederim, görümcem eltim vb
vb... daha bu kişiler ortada yoktu bile!!!
Daha da
ilerisi eğer hasbelkader evlenirsem, doğacak çocuğumu duyar mıydım? Çocuğum benimle
dalga geçer miydi? Duyamadığım için çocuğumla iletişimim bozulur muydu?Çocuğum
büyüyünce benden utanır mıydı? En kötüsü
de genetik mirasımdan dolayı çocuğum da işitme kayıplı olur muydu?
Tüm bu
düşünceler beynimi oyalayıp duruyordu. Beni neşesiz, mutsuz ve olumsuz biri
haline getiriyordu. Tüm bunları düşünmekten başımı kaldırıp çevreme
bakamıyordum. “Bay Doğru” çok yakınımda olsa bile görecek durumda değildim.
Tam olarak
nasıl olduğunu şu anda düşündüğümde bulamıyorum. Bu olumsuz düşünceler ile bir süre
geçti. Sonra şimdiki eşimle tanıştım. Sanırım ben daha pozitif biri oldum ona
bir adım attım. Sanırım o hoşgörü ile bana bir adım attı. Sonuçta biz birbirimize
doğru yürüdük. Onun yanında kendimi güvende ve olabildiğinde rahat hissetmeye
başladım. Bu çok istediğim ama daha önce hiç başıma gelmeyen bir şeydi. Bana öyle
bir güven verdi ki, sadece ona değil, kendime de inancım arttı.
Onunla
evlenmeye karar verdim anı çok çok iyi hatırlıyorum: Bir konserde benim açık
unuttuğum telefonun zır zır zıır çalmaya başladığı andı. O zaman sahnedeki
sanatçılar bile telefon sesini duydu, hatta dalga geçtiler. Ben telefonu bulup
kapatana kadar utançtan yerin dibine girdim. Utandıkça elim ayağım dolandı, ter
boşandı ve kıpkırmızı oldum. Bana saatler gibi gelen bu dakikalarda müstakbel eşim
hiç istifini bozmadı. Orada, benim yanımda durdu. İşte o an benden utanmadığı,
kaçmadığı ve yanımda olduğu için onunla evlenmeye karar verdim.
Hayat öyle
sürprizli bir şey ki. O kadar güzel bir şey ki. Ben şu anda kendimi çok şanslı hissediyorum. Kulağımdaki sürekli çınlamaya aldırmıyorum. Gün içinde kaçırdığım
kelimeleri saymıyorum. Konuştuğum kişilere tekrar ettirdiğim cümleleri ise
boşverdim.
Sadece
içimden biliyorum ki bunların üstünde, bunlardan öte ve bunlardan yüce bir
sebep var hayatta. İşte o sebebin peşinden gönlümden geldiği gibi
sürükleniyorum. Şimdi buradayım. Yarın nerede olacağım kim bilir?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme