Günaydın! Bugün harika bir gün, güneşli bir gün. Şimdi
buradan bağırarak söylüyorum: BUGÜN MUTLU BİR GÜN.
İnsan hayat yolculuğunda hep dümdüz yollardan gitmiyor.
Arada viraj ve patika yollardan geçebiliyor. Dün de bozuk satıhlı bir yoldan
gitmek durumunda kaldım. Şimdi sol tarafı deniz manzaralı, sağ tarafı yeşillik
bir yoldayım. Buraya gelmem için önceki yoldan geçmem gerekiyordu. Tangır
tungur, biraz da gürültülü şekilde o yoldan geçtim. Şimdi yolculuğun ferah feza
kısmındayım. Merak etmeyin, olur mu?
Bugünü mükemmel, enfes ve muhteşem yapan başka bir özelliği
daha var. Bugün blogdaki ilk yazılarımda bahsettiğim can arkadaşımın doğum
günü. Bugün G’nin doğum günü.
Ona dünyanın en güzel hediyelerini vermek istiyorum. Şimdi
hemen yapabildiğim ise sadece yazı yazmak.
Belki onunla tanışmamızı değil de onu tanımamı anlatmalıyım.
Onun her sözüne güvenmemi. Eşsiz mantığı ile kimsenin yapmadığı yorumları
yapmasını da yazabilirim. Ya da küçük bir kızken tartışıp dosyayı ona
fırlatışımı. Gerçi dosyayı ben mi ona fırlattım, O mu bana fırlattı gerçekten
hatırlamıyorum. Dosya bilir doğrusunu, uçamadan görmüştür kimin elinden
çıktığını.
Ben olduğum gibi görünürüm; O da...İçimizdeki neyse
dışımızdan da görülür. Seversek severiz, sevmezsek belli ederiz.Lafı gediğine
koyar asla atta kalmayız. Garip durumlarda güleriz, acı çektiğimizde ağlarız. Acıktığımızda
ve acıkmadığımızda yeriz. Yemek ne kelime silip süpürürüz. Patates
kızartması ve de irmik helvası verin bize dünyayı yerinden oynatırız.
Yukarıda yazdıklarım birlikte yaptığımız şeylerdir. Fakat O’nun
yaptığı öyle şeyler vardır ki, ben değil yapmak, o şeyleri yaptığımı hayal bile
edemem. En acil durumlarda serinkanlılığını korumak, en mantıklı karar vermek
onun işidir. Duyarlı olmak, idealist olmak O’nun işidir. Yardım etmek onun
işidir. Yardımı öyle bir zarafetle yapar ki, hiç bir şey söylemeden, kibarca. İnsan
yardım edildiğini bile anlamaz bazen. Şöyle durup bir düşününce bakıp anlarsın
nasıl yardımcı olduğunu kelebeğin ayak izleri gibi görünmez bir şekilde.
Hiç birimizin gitmediği yere gidip 2 yıl boyunca orayı
düzeltmek sadece O’nun yapabileceği bir şeydi. Şahitlik edemediğim o yıllarda
belki sen de kendi cevherini daha iyi gördün. Zor durumlarla karşılaştığın çok
olmuştur. Onları da birer birer çözmüşsündür herhalde. Hiç bir arkadaşımızın ve
benim harcım olamayan şeyleri yaptın sen. Ama gelip de bir defa bile
böbürlenmedin. Bizim saçma sapan basit ve günlük dertlerimizi dinledin yine de.
Söylesene sen oradayken biz seni yalnız mı hissettirdik? Benim kafam bir
milyonken yanında olmaya çalışıp, mektuplar yazdım sana. Ama senin için miydi,
yoksa o mektuplarda hep ben mi dert yandım bilmem. Belki cevap yazmayışının
sebebi buydu.
Bir yanın her şeyi bas bas bağırarak anlatırken, hiç
açmadığın konular da oldu. İnsankızı bir garip, bazen mücevher kutusunu aralar
bazen de kapatır. Belki kendisi bile bakmaz o kutunun içine. Eğer bakmak
istersen kutunun kapağını aralayıp, bil ki ben yanındayım. Senin istediğin
mesafe kadar yakınındayım.
Bugün senin günün. Bugün mutlu bir gün. Kutlamalı bir gün. Evrendeki
seni tanıyan tüm canlılar ve cansızlar senin gününü kutluyorlar. Tüm şarkılar
senin için çalınıyor. Tüm renkler senin için birleşiyorlar. Ve tüm çiçekler
sana hayran, senin gibi güzel kokuyorlar. Ve tüm kelebekler bir tek senin
üzerine konuyorlar.
İyi ki doğdun Gülüm. İyi ki varsın, iyi ki can arkadaşımsın.İyi ki yanımdasın.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme