El yazısı ile yazılmış A horse with no name/ İsmi olmayan at kelimeleri |
Daha önce özellikle müzik dinlediğimden bahsetmiştim. Beynimi notaları algılamaya zorlamak için. İşitme kaybına direndiğim için. Youtube’da gezinirken Breaking Bad dizisinde çalınmış en iyi 10 şarkı konulu bir videoya denk geldim. Ve America grubunun “A horse with no name” isimli şarkısını dinler dinlemez aşık oldum. Sözlerine baktım, çok ama çok etkilendim. Öyle bir şarkı ki defalarca defalarca dinlesem yine dinlerim. Şarkının sözlerini Türkçe’ye çevirmeye çalıştım bu yazı için, ama tüm mana tercümede kayboldu. En iyisi mi ben şarkıdan ne anladım onu yazayım dedim.
İsmi olmayan atının üzerinde çöle düşmüşsün. Yanında başka kimsecikler yok. Yağmurlardan kaçmışsın, çöle sığınmışsın. Yağmurdan kaçmak iyi gelmiş. Yalnızsın ve seni üzecek kimse yok. Uçsuz bucaksız boşluktaki sıcak ve kumlar var. Ayakların sıcak kuma değmiyor, çünkü ismi olmayan atının üzerindesin. Çölde kendini arama yolculuğuna çıkmışsın. Önce güneş yakıyor tenini. Sonra alışıyorsun. Çöl, önce sımsıcak gelirken sonra eğlenceli gelmeye başlıyor. Hiçliğin içindeki sessizlik hoşuna gidiyor.
Dokuz günün sonunda
ismi olmayan atını özgür bırakıyorsun. Ve işte o zaman kendi ayakların yere basıyor.
İşte o zaman çöl okyanusa dönüşüyor. Çünkü okyanus aslında kılık değiştirmiş bir
çöldür. Üzerinde çölde de olan şeyler ve onu olduğundan farklı gösteren suyu
vardır sadece.
İşte böyle dinlemeye doyamadığım şarkının bana söyledikleri.
Kendini bulma yolculuğuna eşlik eden ismi olmayan atın hikayesi.
Benim atımın ismi var, o ismi siz de biliyorsunuz. Atım
blogdan almış adını. Kendimi bulma yolculuğumda beni taşıyor. Bazen birlikte
yalnız kalabileceğimiz çöle gidiyoruz, bazen de yağmurda ıslanıyoruz. İsmi
olmayan at şarkıda dokuz günde serbest kalsa da, benim atımla daha çok işim var
gibi duruyor. Ayaklarımı sıcak çöl kumuna basmaya cesaret edene kadar beni
taşıyacak o.
Çöl, okyanus olana değin benim yolculuğum da devam edecek.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme