![]() |
Fotoğraf: El yazısı ile yazılmış Yolun Başı kelimeleri, 28 Nisan tarihi atılmış ve bir yol simgesi çizilmiş |
Kırıkkale’de geçen rahat ve kolay (ecnebiler
buna eaaazyyyyy derlerdi konuyu bilselerdi) yıllardan sonra babamın tayini
Ankara’ya çıktı. İlkokul 4ü bitirmiştim. Daha önce de yazdığım gibi dans
ederek. Kemani öğretmenim sağ olsun, bir gün bile sınav ve ödev stresine
girmeden geçirdim o yılları.
Kırıkkale’den Ankara’ya geldiğimiz günü dün
gibi hatırlıyorum. Okulun açılmasına az bir zaman kalmıştı, annemler henüz
kaydımı yaptırmamışlardı. Bir kolej ya da devlet okulu arasında tercih
yapacaktık. Ben koleji istiyordum. Adı üzerinde kolejdi; havalıydı, Kırıkkale’de
olmayan bir okuldu, hiç görmediğim bir okuldu.
Kırıkkale’deyken çok özendiğim, annesi ve
babası ODTÜ mezunu olan arkadaşım da Ankara’da bir koleje gidiyordu. O
arkadaşımın her şeyine özendiğim gibi tabi ki okuluna da özeniyordum. 1980li
yılların Kırıkkale’sinde evlerinde yurtdışından gelmiş bir sürü ıvır zıvır,
isimlendiremediğim pek çok eşya vardı. Lego ve memory oyununu ilk onların
evinde gördüm. Onlara gitmeyi çok severdim; evleri sanki başka bir dünyaydı. Tekerlekli servis
masası üzerinde çeşit çeşit içkileri vardı, duvarlarında ise Fransızca Art
Nouveau posterleri. Arkadaşımın annesi
araba kullanırdı. Kırıkkale’nin tek kadın şoförüydü sanırım. Benim de tanıdığım
araba kullanan ilk kadındı. İlk cırt cırtlı spor ayakkabıyı onun ayağında
gördüm. Üç yıl sonra babam Almanya’ya gittiğinde hemen cırt cırtlı ayakkabı
siparişi vermiştim. Ve o koleje gidiyordu. Ve ben de ona özeniyordum. Bu kadar
basitti.
O zamanki dileğim gerçekleşmedi. Yeni
evimizdeki komşularımızdan biri devlet okulunda çok iyi bir öğretmen olduğundan
bahsetmiş annemlere. Annemler de devlet okuluna karar vermişlerdi. Biraz bozulmuştum
açıkçası ama çok da ısrarcı olamadım.
Nihayet okulun açılacağı gün gelip çattı. Annemle
okula gittik. Tekne kazıntısı olduğum için annemin anneannem sanıldığı çok
olmuştur. O gün de annemle okula giderken içimden anneannesiyle gelmiş
dememeleri için dua ediyordum. Sınıfça sıralardaki yerlerimizi aldık. Annem de
heyecanlıydı. Sınıfın dışında beni bekliyordu. Öğretmenim beni sınıfla
tanıştırdı. Çok ama çok heyecanlıydım; bir o kadar da utangaç. Sonuçta Ankara’ya
göre küçük bir ilçeden gelmiştim, görüp bilmediğim şeyleri başkalarının görüp
bilmesini istemiyordum. Öğretmenim tahtaya zor bir çarpma işlemi yazdı. Ben de
tüm sınıfın önünde tahtaya kalktım ve işlemi yaptım. Sınıftan itirazlar
yükseldi, hata var diyorlardı. Kendimden beklemediğim bir sakinlikle “Hayır,
doğru yaptım” dedim. Evet, doğru yapmıştım. Sınıf sustu, öğretmenim beni tebrik
etti. Teneffüs zili çaldı. Öğretmenim dışarıdaki anneme bir şeyler söyledi ve
annem gitti. Ben de kemani öğretmenime duacıydım, bana çarpma işlemini notalarla
öğrettiği için.
Eee gerisi de yarına kalsın hikâyemin…
Başladığım işi bitirmeyi severim ama bu uzun bir hikaye…Azıcık soluklanmak
lazım yolun geri kalanı için.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme