Uyumadan önce yaptığım bir şükür ritüelim vardır. Tek tek
sevdiklerimin ismini sayarım, varlıklarına ve hayatta oldukları için
şükrederim. Sonra hastanede, hapishanede ya da karakolda olmadığıma ve
sevdiklerimin de oralarda olmadığına şükrederim. Eğer bu yerlerden birinde olan
varsa hayırlısıyla kurtulmasını dilerim. Dileklerim hep bu sıralamayla gider.
Bunlara güncel ve farklı şükürler de eklenir. Kendimce yaratana önce şükreder,
verdiklerimin farkında olduğumu iletir, sonrasında da hayallerimi ve
dileklerimi sıralarım. Sanki önce şükretmeden doğrudan istesem, bana istediklerimi
vermeyecekmiş gibi.
Dün, dualarıma ek olarak geçen hafta aniden kaybettiğimiz
bir tanıdığım için de rahmet diledim. 5 dakika önce karşısındakiyle konuşurken,
5 dakika sonra kalp krizi geçiren bir tanıdığım için. Etrafındakilere nasıl
kötü bir sürpriz olduğunu ama asıl o vefat eden kişiye nasıl bir sürpriz
olduğunu düşündüm durdum. Yaşayacağı sadece 5 dakikası daha olduğunu bilseydi
ne yapardı acaba? O anda olduğu gibi çalışmaya devam mı ederdi, yoksa en kısa
sürede ulaşabileceği bir sevdiğine vasiyetini mi söylerdi. Bilemeyiz, kimse
bilemez. Aynen bizlerin de ölüm zamanımızı ve saatimizi bilemeyeceğimiz gibi.
Aslında bu yazıya çok önce, amansız bir hastalığa tutulmuş
genç bir tanıdığım için başlamıştım. Sonra yazıyı bitiremememiş, toparlayamamış
ve öyle bırakmıştım. Ama geçen hafta yaşadığımız ani kayıptan sonra yazının baş
kısmı anlatmak istediklerime uygun bir giriş oldu. Sayılı zamanı kalmış kişi
için başladığım yazım, hiç zamanı olmadan acele acele ecele giden bir kişinin
hikayesi ile kesişti. Sayılı zamanı kalan genç için üzülürken, aniden göçüp
giden tanıdığım ile sarsıldım. Hangisi daha acı bilmiyorum; sayılı zamanının kaldığını
bilmek mi, ya da aniden gidivermek mi? Hangisi bir hediye bilmiyorum; sayılı
zamanının kaldığını bilmek mi, ya da aniden gidivermek mi?
Hayat da kaleydoskop gibi, aynı şeye baktığın halde farklı açılardan
bambaşka görünüyor. Renkler ve şekiller birbirinin içine giriyor ve sürekli
değişiyor. Kaleydoskopta gördüğün şekiller sadece o ana ait. Yaptığın küçücük
bir harekette gördüklerin değişiyor. Sonraki görüntünün ne olacağını
bilmiyorsun. Yine de bakabildiğin minik aralıktan meraklıca izliyorsun
şekilleri. Hayatımızda görebildiğimiz minnacık aralıkta plan yapmaya
çalışıyoruz, o görüntünün içinde varız sanıyoruz, ya da o görüntünün
güzelliğine kendimizi kaptırıp her şeyin değişebileceğini aklımıza bile getirmiyoruz.
Oysa her şey yarım açılık bir değişime bağlı, oysa her şey bir anlık dönüşe
bağlı.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme