12.6.2015 El yazısı ile Mmmm yazılmış Mler form değiştirerek martılara dönüşmüş, tarihin arkasına da güneş çizilmiş. |
Bugün B. whatsapp grubumuzda bir şey paylaştı. Arkadaşlığı 7
yıl aşan kişilerin ömür boyu arkadaş kalacağını anlatan bir yazıydı. D. dedi ki
biz kaç yıllık arkadaşız? 20 küsur yıllık arkadaşız dedim içimden...ama M. ile
daha önceden arkadaşız. 20 küsur yıl+1 yıl kadar öncesinden...
Onu ilk görüşüm bugün gibi aklımda. Ankara’nın ilçesinden aklında
bin bir soru ve biraz da çekingenlikle geldiğim yeni ilkokulumda dikkatimi
çeken ilk kişi. Uzun boylu...Bayağı uzun boylu. Üzerinde ona göre mini olan bir
okul üniforması, altında da lasteks kotu. Yanlışlıkla mı bu sınıfta diye
düşünmüştüm. Bizden büyük görünüyordu. Onunla da konuşmaya çekinmiştim çünkü o
Ankaralı bir kızdı. Şehirli kızlarla nasıl konuşulurdu ki? Yani onlarla konuşma nasıl başlatılırdı ki?
Gel zaman, git zaman ilk o benimle konuştu. Ben de yanıt
verdim. İnanılmaz cana yakındı. Çok da yardımsever. Benim şehirliler ile ilgimi
önyargımı kıracak kadar ilgili ve candan.
Çoğu yönden kendime o kadar benzettim ki. Aşırı düşünceliliği,
kendine değil başkalarına öncelik tanıyışı, hassasiyetten dolayı üzgün olmaya
yaklaşan anlarının çokluğu gibi. Birbirimizi buldukça ağlandık, ağladık,
şikayetin dibine vurduk, çünkü ikimizin de kumaşı aynıydı bir şekilde.
Aslında ikimiz de şanslı doğanlardandık ama bir yandan da
küçük şeylere söylenmeyi de seviyorduk. Eskiden konuştuğumuz dert yandığımız
sorunların hayatımızın ileri yıllarında çok komik olacağını bilmiyorduk bile. Yaşadık,
ağladık, gördük, tarttık, baktık, başka şeyler yaşadık, eskiden de ne
mutluymuşuz dedik, diyip de yine söylendik. Belki şansımıza nazar değmesin diye
dert yanıyorduk, çünkü en derinden ağzımızda gümüş kaşıkla doğduğumuzu, korunup
kollandığımızı da biliyorduk.
Bizim dışımızdakilerin yaptığı pek çok şeye alındık. Belki
etrafımızdan beklentimizi yüksek tuttuğumuz içindi. Alındığımız şeyleri sadece
birbirimize söyledik; birbirimizi anlayacağımızı bilerek.
Geçen yıllarda çok fotoğraf biriktirdik. Değişik model saçlar,
değişik renk saçlar, önce kalın sonra ince kaşlar, ince haller, kalın haller
ama birlikteyken hep mutlu haller.
Bir ara uzaklaşır gibi olduk ama sonra aniden devreye giren
figüran ona dedi ki: Arkadaşını ara. O da beni aradı. Sonra sık sık görüşür
olduk, öğlenleri kaçtık birbirimize. Dertleştik, güldük, hayal kurduk muzipçe.
Bu kadar yılda ona kızdığımı hiç hatırlamıyorum. Gerçekten hiç
ama hiç kızmadım ona, çünkü beni kızdıracak en minik bir şey bile yapmadı. Ben ki
kızgınlığının ve gerginliğinin namı dünyanın dört yanına yayılmış bir kişiyim,
beni alladı, pulladı, dinledi, gazımı aldı, destek oldu da beni hiç kızdırmadı.
Bugüne kadarki yaşamımda beni kızdırmayan tek kişidir desem hiç de yalan olmaz.
Benim ameliyatıma bile girdi. İç organlarımı görmüş yegane arkadaşımdır
desem, o da yalan olmaz.
Onun yanında hep rahat ettim, hep kendim gibi oldum. Ameliyathane
kapısında işitme cihazımı eline bırakıp, rahatlıkla onun yanında bayıldım. “Aman”
dedim nasılsa o benim yanımda, duymasam da olur dedim. Rahat ettiğimden ama
daha çok ona güvendiğimden.
Biraz önce dediğim gibi ağzımda gümüş kaşıklarla doğmuşum. Ben
para değil dost zengini doğmuşum. Eğer dostlarım benim hazinemse, M. de o hazinenin
içindeki en değerli kolyem olmuş...Üzeri mine kaplı narin mücevherim olmuş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme