Fotoğraf: 29.12.2015 El yazısı ile Şaşkın yazılı defter sayfası |
Ben bu bloga başlamadan önce işitme kaybıma çok üzülüyordum.
O kadar üzülüyordum ki
ben; çorapları diz altına kadar çekili, saçı iki yandan örgülü ve kısa elbiseli
bir küçük kızmışım gibi, elimden tutan kimse yokmuş gibi, dünya üzerinde bir
ben kalmışım ve etrafımdaki tüm evren üzüntü doluymuş gibi üzülüyordum. Kimse
görmesin diye başını önüne eğerek, gizlice, sessizce ve iç çeke çeke ağlayan
bir küçük kızmışım gibi üzülüyordum.
Neyse ki bunun üzerinden doksan küsur blog yazısı geçti :)
Geçen gün “İnsanlar Neden Hasta Olur?” isimli kitabı okurken
birden aklıma şu soru geldi: Bir mucize olsaydı da işitme sinirlerim geri
gelseydi ve tamamen normal duyabiliyor olsaydım ne yapardım?
İnanın bir-iki saniye aklıma hiç bir şey gelmedi. Tabi ki
çok çok mutlu olurdum...ama ... ama diye bir şeyi düşündüğümü fark ettim. İşitme
kaybımdan sonra yaşadığım bir nevi olgunlaşma hissini kaybeder miydim? Ya da
kulaklarımın duyduğu zamanlardaki kadar sorumsuz ve amaçsız halime geri mi
dönerdim? Gerçekten ne yapardım diye düşündüm? Hımm, mesela müzik dinlemek... Mesela
yeni bir dil öğrenmek. Mesela yeni öğrendiğim dilde müzik dinlemek :)
Eee, bunları şimdi de yapabilirim ki ben...
Böyle hissetmek, böyle düşünebilmek, o kadar çok zamanımı
aldı ki. Şu anda bu satırları yazdığıma
bile inanamıyorum, fakat gerçekten hissettiklerim bunlar. İşitme kaybım olsa da
ben hayalini kurduğum şeyleri yapabilirim. Ha, kolay olur demiyorum. Yalnız başıma
da yaparım demiyorum. İnsanlardan ya da aygıtlardan alacağım yardıma ihtiyacım
olabilir. Olsun. Sonuçta yapabilir miyim? Yaparım ya, yaparım. Hem de öylesine
kendimi vererek, öylesine hissederek ve öyle bir bilinç ile yaparım ki...O çorapları diz altına kadar çekili, saçları
iki yandan örgülü ve kısa elbiseli üzgün küçük kız bile şaşırır yaptığıma...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder