O günden sonra metroya binemiyorum, meydana hiç gitmedim.
Oraya gidecek yürek yok bende. Oradaki insan parçalarının üzerine basacak yürek
yok bende.
Kendimi ipleri başkasının elinde kukla gibi hissediyorum.
Elim, kolum, başım birbirinden ve benden habersiz hareket ediyor.Başım bir
önüme düşüyor sonra birden yukarı kalkıyor, omuzlarım da. Ne yaptığını bilmez
bir haldeyim. Aklım başıma bir türlü gelmiyor.
Bir yanım diyor ki tekrar nasıl nefes alacak o kaybettiğimiz
insanların sevenleri...Artık hiç bir şey aynı olmayacak onlar için. Diğer
tarafım da diyor ki inadına devam etmelisin, inadına. Ama devam edecek hal mi
kalıyor insanda?
Bunlar yetmezmiş gibi ihbar üstüne ihbar yağıyor. Güvenmeyeyim
desen bir türlü, dikkat edeyim desen başka türlü...
Kızılay'daki işime gitmemek için hasta oluyorum. Ya da sadece
ıslak saçla dışarı çıktığım için sinüzit oluyorum. Bilmiyorum ki.
Çocuğumla oynarken unutuyorum her şeyi; o anda kalıyorum
hatta gülümseyip gülüyorum da. Ama sonra oğlunu koklayan baba geliyor aklıma,
gözlerim yine doluyor, aklım başka yere gidiyor işte.
Kızıyorum duyarsız yabancı iş arkadaşlarıma insan bir geçmiş
olsun der diyorum. Dudağımı büküyorum. İnanılmaz alınıyorum. Sonra diyorum ki
mantıklı ol, böyle şeyleri insanlardan beklememeyi öğrenmiş olman lazımdı
çoktan. Ama olmuyor alınıyorum işte. İçleniyorum, içimden bileyleniyorum onlara
karşı.
Yurtdışında yaşayanlara öykünüyorum, sonra kızıyorum, sonra onları
kıskandığım için kızdığımı anlayıp tekrar kızıyorum kendime, o insanların
kabahati ne diye. Rüyamda kaçış planları yapıyorum ama bir türlü kaçamıyorum.
Seviyorum ki ben burayı, nasıl bırakırım bir anda?
Öfkeleniyorum ama öfkemi kimseye yöneltemiyorum. Herkes
mutsuz, herkes kırgın. Açıp İnstagramı şöyle güzel hayat yaşayanlara sövüp
sayayım diyorum. Sonra diyorum ki kendime “Bu iş böyle çözülmez ki. Bizi bu
günlere getiren de bu yargılama değil mi?” Kalıyorum öfke topum kucağımda. Atamıyorum
hiç bir yere, zarar vermesin diye.
Bir şeyler yapmak lazım, bir şeyler diyorum. Unutmayalım,
alışmayalım, kanıksamayalım diye. Aklıma fikirler geliyor ama kafam öyle
dağınık ki planlayamıyorum. Kaybettiklerimiz hiç aklımızdan çıkmasın istiyorum.
Yakınları yalnız kalmasın istiyorum. İstiyorum da ne yapmalı bilmiyorum.Yani
biliyorum da nasıl yaparım onu bulamıyorum.
Sevmeli diyorum. Aslında herkes arada siyasetçi olmadan,
politika konuşmadan, para pul peşine düşmeden ne güzel anlaşırdı diyorum. Yoksa
bizim birbirimiz ile ne derdimiz var ki?
Hepimiz çocuklar gibi olsak diyorum “Bak bu kardeşin, haydi
el ele tutuşup oynayın” dese birileri bize, biz de birlikte oynasak mutlu
mesut. Oynamamak için bir sebep yok ki aslında diyorum.
Her bombanın ardından bir yazı yazdım. Ama sonuncusu çok
ağır geldi, çok. O kadar ağır geldi ki altında kalan parçalarımı bir türlü
toplayamıyorum. Nasıl tekrar bir bütün olacağımı hiç bilemiyorum...