Üzerinde el yazısı ile yazılmış "Doğum gününde ne istersin? :)" sorusu bulunan yapışkan not kağıdı |
Bazen ilk adımı atmak, ilk sözcüğü yazmak çok zor geliyor. Yazı
yazmadığım her gün, normalde insanı rahatsız etmeyecek minik bir yük biniyor
üzerime. Bir gün, iki gün, bir hafta belki on gün çok rahatsız etmiyor bu yük, fakat araya haftalar girince çok huzursuz ve mutsuz oluyorum. Sanki böyle içi
iltihaplı bir yaram var, gün geçtikçe şişiyor ama ben bir türlü o yarayı açıp
içindekini dışarıya atamıyorum. Hah, gerçekten de böyle hissediyorum.
Bir de şimdi doğum günüm yaklaşıyor. Sanırım o yüzden de bir
gariplik çöktü üzerime. Doğum günlerinde içlenenlerden misiniz acaba siz de?
Ben öyleyim de.
Küçükken hem etrafta şimdiki kadar alınacak çok şey yoktu, hem de her istediğimiz alınmazdı paramız olsa da. Çocukluğunda İkinci Dünya
Savaşı’nın etkisini hissetmiş, karneyle ekmek almış bir anneniz varsa; para,
asla ihtiyaç dışı “fuzuli” şeylere harcanmayacaktır. Bir kenarda biriktirilecektir.
Hal böyleyken doğum günüm rahatlıkla bir şey isteyebildiğim
bana özel tek zaman haline geldi.Bir ay öncesinde başlardım istediklerimi sıralamaya.
Bir doğum günüm öncesinde hiç unutmam 12li Novacolor boya kalemi istemiştim.
Şimdi 5 TL bile değil belki. Oğlumun milyonlarca boya kaleminden biri olacak
kadar değersiz, kaybolsa farkına bile varmayacağımız kadar çok.
Neyse 12li boya kalemini çok istemiştim. Çünkü bana hemen
almazlardı. Çünkü alışverişe yılda bir iki defa çıkılırdı. Ankara’ya gidilir,
Yeni Karamürsel’de tüm gün geçirilirdi. O oyuncak katı ne kadar da güzeldi. Oyuncak
çamaşır makinesi hatırlıyorum, hala gözümün önünde. Annem bana almamıştı. Yani
o gün tabi alışveriş yapılmıştı işte ama, o makineye sıra gelmemişti. Öncelikli
değildi. “Fuzuli masraf” olurdu onu almak. Hayatın çilesini çekmiş olan
ebeveynlerim, o dönem için ellerinden geldiğinin en iyisini yaptılar,
kendilerince hayata hazırladılar beni. Hiç bir zaman istediğime hemen sahip olamadığım hayatıma
hazırladılar güzelce.
Doğum günlerim en azından istemek için fırsat verdi bana.
Ben de doğum günü ayımı çok iyi değerlendirdim bu açıdan.
Derken yıllar geçti, yaşım ilerledi. Doğum günü ayımda bir
şey istemez oldum. Olgunlaşmış mıydım, yoksa istemek için çok mu büyümüştüm?
Yok, hiç sanmıyorum. Yani aslında hep istedim de,
seslendirmedim, içimden istedim. İçimden kafamda planladığım sürprizleri (!) istedim, içimden çiçekler istedim,
içimden dünya turuna bilet istedim, içimden hiç gitmediğim yerlere alınmış uçak
biletleri istedim. İçimden küs olduklarımdan, uzun süredir görüşmediklerimden
bir “İyi ki doğdun” mesajı istedim.
Kırk yaşına bir kala, yine doğum günü melankolisindeyim.
Biliyorum geçecek, bir süre sonra yine normale döneceğim. Ama yılın o
zamanı geldi işte. Bir türlü büyümeyen kız çocuğunun suratını asıp, bir kenarda
içlendiği zaman geldi yine.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönderme